Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu nedir? (DEHB)
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), kişinin dikkatini toplama, hareketlerini kontrol etme ve dürtülerini yönetme konusunda güçlük yaşadığı bir nörogelişimsel bozukluktur. Genellikle çocukluk döneminde ortaya çıkar, ancak belirtileri yetişkinlikte de devam edebilir. En çok okuldan gelen öğretmen şikayetleri ile belli olur.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun kaynağı nedir?
Literatürde, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) etiyolojisine ilişkin farklı teorik yaklaşımlar ve araştırma bulguları arasında belirgin bir çeşitlilik bulunmaktadır. Bu durum, bozukluğun çok boyutlu bir yapıya sahip olduğunu ve tek bir açıklama modeliyle sınırlandırılamayacağını göstermektedir. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA), DEHB’yi nöropsikiyatrik bozukluklar kategorisinde ele almış ve bu sınıflandırmayı özellikle dopamin düzeylerinin dikkat süreçlerindeki rolü üzerinden temellendirmiştir (APA, 1994; Oades, 1987). Dopaminin, dikkat ve dürtü kontrolü gibi yürütücü işlevlerle yakından ilişkili olması, bu görüşün nörobiyolojik dayanaklarını güçlendirmiştir.
Burt’un (2009) ikiz ve evlatlık çocuklar üzerinde yaptığı meta-analiz çalışması, genetik aktarımın DEHB’nin ortaya çıkışında belirleyici bir unsur olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, genetik faktörlerin tek başına açıklayıcı olmadığı, çevresel etkilerle birlikte dinamik bir etkileşim içinde değerlendirilmesi gerektiği yönünde artan bir uzlaşı da bulunmaktadır (Johnston & Chronis-Tuscano, 2015; Nigg, 2006). Nitekim, çevresel stresörler, ebeveynlik tutumları ve erken dönem bağlanma biçimleri gibi psikososyal değişkenlerin DEHB semptomlarının şiddetini etkileyebildiği gösterilmiştir.
Beyin görüntüleme araştırmaları, DEHB’li çocukların beyin yapılarında anlamlı bir anatomik farklılık saptayamamıştır (Cantwell, 1996). Bu bulgu, bozukluğun yalnızca biyolojik bir temele indirgenemeyeceğini ve çevresel faktörlerin de dikkate alınması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, DEHB’li bireylerin beyinlerinde yapısal bir hasar bulunduğu yönündeki erken dönem görüşlerin geçerliliğini zamanla kaybettiği görülmektedir.
Her ne kadar DEHB’nin genetik geçişi bilimsel olarak desteklense de, bozukluğun seyri, belirtilerin yaşa göre değişimi ve tedaviye verilen yanıt konularında araştırmacılar arasında ortak bir görüş birliği sağlanamamıştır (Thapar ve ark., 2016). Dahası, bazı bireylerde farmakolojik tedaviye rağmen belirgin bir iyileşme gözlenmemesi (Arıcıoğlu & Çetin, 2010), biyolojik temelli yaklaşımların tek başına yeterli olmadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle günümüzde, DEHB’nin açıklanmasında hem nörobiyolojik hem de psikososyal değişkenleri bütüncül biçimde ele alan çok boyutlu modellerin daha işlevsel olduğu düşünülmektedir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, DEHB tanılı çocuklarla yürütülen oyun terapisi çalışmalarının, özellikle dikkat süresi, dürtü kontrolü ve duygusal düzenleme becerilerinde anlamlı gelişmeler sağladığını göstermektedir. Oyun terapisi, çocuğun kendini ifade etmesine, içsel gerilimlerini sembolik biçimde dışsallaştırmasına ve benlik algısını güçlendirmesine olanak tanır. Bu yönüyle, yalnızca semptom düzeyinde değil, çocuğun duygusal ve sosyal işlevselliğinde de olumlu etkiler yaratmaktadır.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocukların özellikleri
Evde sık sık hadi kelimesi duyuluyorsa, çocuğunuz odasında dağınıksa, ders çalışmak istemiyor hatta dersten nefret ediyorsa, arkadaş ilişkileri yeteri kadar kuvvetli değilse, okuldan şikayet sürekli geliyorsa, kitap okumak istemiyorsa DEHB belirtilerine sahip demektir. Bu çocuklar bu problemleri yaşamakla beraber iç dünyasında merhametli, hayattan keyif alan ve esprili çocuklardır. Aynı zamanda pratik zekaya sahiptirler. Problemler karşısında çözüm yolunu hızlı bir şekilde bulabilirler.
DEHB’nin Belirtileri ve Görülme Biçimleri
DEHB’nin en belirgin özellikleri dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik (hiperaktivite) ve dürtüselliktir. Dikkat eksikliği, bireyin bir göreve veya aktiviteye odaklanma süresinin sınırlı olması, ayrıntıları gözden kaçırması, talimatları takip etmekte zorlanması ve başladığı işleri tamamlayamaması şeklinde kendini gösterebilir. Hiperaktivite ise genellikle sürekli hareket etme ihtiyacı, yerinde duramama, sessiz veya sakin aktivitelerde zorlanma ve enerji fazlalığı ile ortaya çıkar. Dürtüsellik, düşünmeden konuşma, aceleci kararlar alma, başkalarının sırasını bekleyememe veya ani tepkiler verme gibi davranışlarla kendini belli eder. Bu belirtiler her bireyde aynı yoğunlukta görülmez; bazı bireylerde dikkat eksikliği baskınken, bazılarında hiperaktivite veya dürtüsellik daha belirgin olabilir. DEHB’nin bu çok boyutlu yapısı, tanı ve müdahalede bireysel farklılıkların dikkate alınmasını gerekli kılar.
DEHB’nin Günlük Hayata Etkileri
DEHB, kişinin günlük yaşamını pek çok yönden etkileyebilir. Dikkatini sürdürmekte zorlanan biri, okulda veya işte görevlerini tamamlamakta güçlük çekebilir. Unutkanlık, dağınıklık ve plansızlık gibi durumlar günlük düzeni bozabilir. Sosyal ilişkilerde ise dürtüsellik nedeniyle söz kesme, sabırsızlık veya ani tepkiler yaşanabilir. Bu durum zamanla özgüven sorunlarına ve stres artışına da yol açabilir. Ancak farkındalık arttıkça ve uygun destek alındığında, DEHB’li bireyler güçlü yönlerini keşfedip yaşamlarını daha dengeli hâle getirebilirler.
Cinsiyete Göre DEHB
DEHB hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilen bir bozukluk olsa da, belirtilerin türü ve dışa vurumu cinsiyete göre farklılık gösterebilir. Erkeklerde DEHB genellikle hiperaktivite ve dürtüsellikle kendini gösterdiği için çevre tarafından daha kolay fark edilir. Kadınlarda ise çoğunlukla dikkat eksikliği baskın olur; dalgınlık, unutkanlık ve içe dönük dikkat sorunları ön plandadır. Bu nedenle kadınlarda DEHB, çevre tarafından daha az fark edilir ve bazen geç tanınabilir veya yanlış yorumlanabilir.
DEHB ile Baş Etmek ve Destek Yolları
Çeşitli çalışmalarda, oyun temelli müdahalelerin çocukların odaklanma sürelerini uzattığı, impulsif davranışları azalttığı ve öz düzenleme becerilerini geliştirdiği saptanmıştır (Ray, Schottelkorb & Tsai, 2007; Blanco & Ray, 2011). Ayrıca oyun terapisi, ebeveyn-çocuk ilişkisinde güveni artırarak, çocuğun duygusal bağ kurma kapasitesini de desteklemektedir. İlaç tedavisinin yanında veya tek başına uygulandığında bile, oyun terapisi çocukların duygusal ihtiyaçlarına doğrudan dokunan bir yöntem olması nedeniyle davranışsal düzenleme üzerinde kalıcı etkiler yaratabilmektedir. Bu bağlamda, DEHB’nin yalnızca nörobiyolojik bir bozukluk olarak değil, çocuğun gelişimsel, duygusal ve ilişkisel süreçleriyle iç içe geçmiş bir yapı olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan bütüncül yaklaşımların önemi giderek artmaktadır. Kadıköy Suadiye Bağdat Caddesi üzerinde olan merkezimden dikkat eksikliğinde oyun terapisi ile çalışmakla ilgili randevu alabilirsiniz. 05466700806 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz.
DEHB tedavisi genellikle çok boyutlu ve kişiye özel bir yaklaşımla yürütülür. Psikolojik destek, özellikle içsel çalışmalar (psikodinamik psikoterapi, oyun terapileri) , dikkat yönetimi, dürtü kontrolü ve organizasyon becerilerini geliştirmeye yardımcı olur. Aile ve okul ya da iş ortamında sağlanan destekleyici stratejiler de tedavinin önemli bir parçasıdır. Gerektiğinde doktor gözetiminde kullanılan ilaçlar, dikkati artırırken dürtüselliği azaltır ve semptomların yönetilmesini kolaylaştırır. Bunun yanı sıra, günlük rutin oluşturmak, görevleri küçük parçalara bölmek, hatırlatıcılar kullanmak, düzenli uyku, egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı düzenlemeleri de tedaviyi destekler. Bu yöntemlerin bir arada uygulanmasıyla, DEHB’li bireyler dikkatlerini yönetebilir, dürtülerini kontrol edebilir ve günlük yaşamlarını daha düzenli sürdürebilirler.