Oyun Terapisi
Çocuklar duygularını ve yaşadıklarını yetişkinler kadar kolay ifade edemezler. Sözcüklerin yerine oyun, çizim, hikâye ve semboller onların dili haline gelir. Bu nedenle çocuk terapisi, çocuğun kendini ifade edebilmesi, duygusal dünyasının anlaşılabilmesi ve yaşadığı güçlüklerle baş etmesine yardımcı olur.
Biz yetişkinler duygularımızı ve düşüncelerimizi sözcüklerle ifade ederken, çocuklar iç dünyalarında yaşadıklarını oyun yoluyla anlatırlar. Oyun terapisinde bir çocuk, bazen iki arabanın çarpışmasıyla aile içi çatışmaları yansıtırken, bazen de bir gökkuşağı çizerek iyileşme ve umut duygularını ifade eder. Oyuncaklar, çocuğun ruhsal dünyasını dışa vurabilmesi için bir araç görevi görür. Çocuk, oyun aracılığıyla iç dünyasını dışarıya aktardığında, terapistin güvenli ve kapsayıcı ortamı sayesinde içsel onarım süreçleri başlar. Terapist, bu süreçte yalnızca çocuğun oyununu anlamakla kalmaz; aynı zamanda çocuğun iç dünyasında olup bitenleri aileyle paylaşır. Böylece aile, terapistin rehberliğinde çocuğa ev ortamında nasıl daha iyi destek olabileceğini hem fark eder hem de öğrenir.
Oyun terapisinde hangi konular çalışılır?
Dikkat ve okul problemleri
Çocukların içsel çatışmaların bir sonucu olarak dikkat problemleri yaşayabilirler. Oyun terapisi bu konuda fayda sağlar. “Attention Improvement through Play Puzzle Therapy to Promote Self-Regulation in Children with Attention Deficit Hyperactivity Disorder (ADHD)” başlıklı araştırma, Tulus Winarsunu, Trie Nurfadillah Hanapi ve Siti Suminati Fasikhah tarafından 2022 yılında Journal of Educational, Health and Community Psychology dergisinde yayımlanmıştır (Cilt 11, Sayı 4; DOI: 10.12928/jehcp.v11i4.23477). Bu çalışma, DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) tanısı olan çocuklarda oyun terapisinin dikkat ve öz-regülasyon üzerindeki etkilerini incelemiştir. Araştırma, deneysel olmayan kontrol gruplu bir tasarım ile yürütülmüş; katılımcıların dikkat düzeyleri Indonesian Hyperactive Child Rating Scale (SPPHAI) ve öz-regülasyon becerileri Self Control Rating Scale (SCRS) kullanılarak ölçülmüştür. Uygulama sürecinde çocuklara dikkat ve problem çözme gerektiren bulmaca oyunları sunulmuş; bu süreçte çocukların odaklanma, planlama ve davranışlarını düzenleme becerilerinin desteklenmesi hedeflenmiştir. Bulgulara göre, oyun terapisi uygulanan gruptaki çocukların dikkat sürelerinde ve öz-regülasyon becerilerinde kontrol grubuna kıyasla anlamlı bir artış gözlemlenmiştir. Araştırmacılar, bu artışın çocukların oyun ortamında dikkatlerini sürdürebilme ve dürtülerini yönetebilme becerilerinin gelişmesinden kaynaklandığını belirtmiştir. Kontrol grubunda ise benzer bir gelişme görülmemiştir. Sonuç olarak çalışma, oyun temelli müdahalelerin DEHB olan çocuklarda dikkat geliştirme ve davranış düzenleme açısından etkili bir terapi aracı olabileceğini ortaya koymuştur. Bu bulgular, dikkat eksikliği yaşayan çocuklarla oyun terapisi yoluyla çalışmanın hem eğlenceli hem de klinik olarak faydalı bir yaklaşım sunduğunu göstermektedir.
Davranış bozuklukları
Davranış bozuklukları genelde çocuğun algıladığı değersizlik sevilmeme hislerinden kaynaklanır. Bu ailenin çocuğu sevmediği anlamına gelmez tabi ki. Çocuk hayat öyküsü sebebi ile ona verilen sevgiyi böyle algılamaktadır. Bu çocukla ilgili bir bozukluktur. “A Comparative Study on the Effectiveness of Individual and Group Play Therapy on Symptoms of Oppositional Defiant Disorder among Children” adlı 2012 tarihli araştırma, İran’da 6–10 yaş aralığındaki çocuklarda davranım bozukluğu (Oppositional Defiant Disorder – ODD) belirtilerinin oyun terapisiyle nasıl azaltılabileceğini incelemiştir. Çalışmada katılımcılar üç gruba ayrılmıştır: bireysel oyun terapisi grubu, grup oyun terapisi grubu ve kontrol grubu. Terapi süreci sekiz hafta sürmüş ve her hafta birer seans olacak şekilde planlanmıştır. Ölçümler, ebeveyn ve öğretmen raporlarına dayalı olarak Child Behavior Checklist (Çocuk Davranış Kontrol Listesi) aracılığıyla ön test, son test ve iki aylık takip değerlendirmeleri şeklinde yapılmıştır. Bulgular, hem bireysel hem de grup oyun terapisi uygulanan çocuklarda davranım bozukluğu semptomlarının kontrol grubuna kıyasla anlamlı düzeyde azaldığını göstermiştir. Ayrıca, bu iyileşmenin iki aylık takip sürecinde de korunduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçları, oyun terapisinin davranış bozukluğu gösteren çocuklarda davranış düzenleme, duygu farkındalığı ve öfke kontrolü gibi alanlarda etkili bir müdahale yöntemi olabileceğini ortaya koymuştur.
Kaygı bozuklukları
Kaygı çocuğun dünyayı tehlikeli ve güvensiz algılamasıdır. Kaygı bozuklukları genelde erken yaş travmalarla beslenir. Doğum, hamilelik, anne karnı, ameliyat, kardeş doğumu gibi çocuklar için zorlayıcı anılar kaygıları arttırabilir. “The Effect of Play Therapy on Anxiety Levels in Children” adlı 2019 yılında yapılmış bir araştırma, oyun terapisinin çocuklarda kaygı düzeylerini azaltmadaki etkisini incelemiştir. Çalışmaya 7–10 yaş aralığında yüksek kaygı belirtileri gösteren çocuklar katılmıştır. Araştırmada çocuklara sekiz hafta boyunca haftada bir kez 45 dakikalık oyun terapisi seansları uygulanmıştır. Seanslarda çocukların korkularını, endişelerini ve günlük streslerini oyun yoluyla ifade etmeleri teşvik edilmiştir. Sonuçlar, oyun terapisine katılan çocukların kaygı düzeylerinde belirgin bir azalma olduğunu göstermiştir. Bu bulgular, oyun terapisinin çocukların duygularını dışa vurmasına yardımcı olarak kaygılarını hafifletmede etkili bir yöntem olabileceğini ortaya koymuştur.
Oyun Terapisinin Amacı
Oyun terapisi, çocuk terapisinin en yaygın ve etkili yöntemlerinden biridir. Duygusal, davranışsal veya gelişimsel zorluklar yaşayan çocukların iç dünyalarını anlamak ve yaşadıkları sorunların altında yatan dinamikleri ele almak amacıyla uygulanır. Terapist, güvenli bir ortam yaratarak çocuğun duygularını, korkularını ve düşüncelerini sembolik yollarla ifade etmesine alan tanır.
Oyun, çocuk için doğal bir ifade biçimidir; duygusal çatışmaları, korkuları, öfkeyi veya sevgi ihtiyacını oyun yoluyla dışa vurabilir. Oyun odası, çocuğun kendi kurallarını belirleyebildiği ve bu sayede “kontrol hissini” geri alabildiği güvenli bir alandır. Terapist, çocuğa koşulsuz kabul ve empatiyle yaklaşır ve oyunu bir iletişim aracı olarak kullanarak çocuğun iç dünyasını anlamaya ve desteklemeye çalışır. Terapide amaç, çocuğun duygusal dünyasını güvenli bir alanda ifade etmesini sağlamak ve bu duygusal yükleri sağlıklı yollarla işlemesine yardımcı olmaktır. Çocuğun davranışlarını yönlendirmekten ziyade duygusal deneyimlerini anlamak hedeflenir.
Oyun Terapisi Sürecinde Ebeveynin Rolü
Oyun terapisi sürecinde aile ile iş birliği oldukça önemlidir. Çocuğun yaşadığı güçlükler genellikle aile sistemi içinde anlam kazanır; bu nedenle aile görüşmeleri de terapi sürecinin bir parçasıdır. Terapist düzenli olarak ebeveynler ile görüşerek çocuğun aile içindeki yaşantısını ve sürecin evdeki ilerleyiş şeklini değerlendirir. Aynı zamanda ebeveynlerin çocukların iç dünyasına dair farkındalık kazanması için alan açar.
Yoğun öfke patlamaları, aşırı kaygı, sürekli üzüntülü ruh hali, kurallara uymama, inatçılık, uyku sorunları, tuvalet eğitimi ve yemek yeme ile ilgili çeşitli sorunlar, bir yakının kaybı gibi çok çeşitli durumlar ebeveynlerin oyun terapisine başvuru sebebi olabilir. Oyun terapisi, çocuğun duygusal ve davranışsal zorluklarla başa çıkması, travmatik deneyimleri işlemesi ve sağlıklı gelişim sürecine geri dönmesi için profesyonel bir yardım sürecidir.
Oyun Terapisi Türleri
Deneyimsel Oyun Terapisi: Deneyimsel Oyun Terapisi, çocuğun iyileşme sürecinde “duygusal deneyimlerin” merkezi rolüne odaklanır. İyileştirici gücün terapistin, çocuğun yaşantısal sürecine güvenen, içten, empatik ve otantik varoluşunda yattığını savunur. Terapist yalnızca gözlemci değil, duygusal sürece eşlik eden, bazen duyguyu paylaşan ve çocuğun yaşantısına dahil olan bir figürdür. Deneyimsel Oyun Terapisi, çocuğu değiştirilmesi gereken bir birey olarak değil, “kendi içinde iyileşme potansiyeline sahip biri” olarak görür. Terapistin görevi, bu potansiyelin ortaya çıkmasına alan açmaktır.
Çocuk Merkezli Oyun Terapisi: Çocuk merkezli oyun terapisi, çocuğu değiştirmek yerine, çocuğun kendini anlama ve kabul etmesine odaklanır. Bu noktada terapistin görevi süreci yönetmek değil, çocuğun kendi hızında bu gelişimi yaşamasına alan açmaktır. Terapist, oyun sırasında çocuğu yönlendirmez; sadece gözlemler, duyguları yansıtır ve empatik olarak çocuğun içsel deneyimini anlamaya çalışır. Çocuğun duygularına yargısız bir şekilde yaklaşır, onları kelimelere dökerek çocuğa yansıtır.
Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi: Bilişsel Davranışçı Terapi ilkelerini oyun ortamına uyarlayan bir modeldir. Bilişsel davranışçı teknikleri oyunla birleştirir. Çocukların düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını fark etmesi ve dönüştürmesi hedeflenir. Terapist, oyunları kullanarak bilişsel çarpıtmaları tanımlar ve çocuğa başa çıkma stratejileri, problem çözme becerileri ve duygusal düzenleme teknikleri öğretir. Oyun, çocuğun bilişsel yeniden yapılandırma yapmasını kolaylaştırır; örneğin “korku canavarını yenme” gibi oyunlar kullanılarak kaygı ile baş etme becerileri geliştirilir.
Filial Oyun Terapisi: Bu yaklaşım, ebeveynlere oyun terapisi yoluyla çocukların iç dünyasını anlamayı ve çocuklarıyla terapötik oyun oynamayı öğretmeyi amaçlar. Anne babayı sürece doğrudan dahil eder. Amaç, ebeveyn-çocuk bağını güçlendirmek ve çocuğun iyileşme sürecine ebeveyni dahil etmektir.
Oyun terapisi, bir çocuğa zorlukları aşmak için sadece bir araç vermekle kalmaz, aynı zamanda ona “duygularının değerli olduğunu ve anlaşıldığını” hissettirir. Bu onay ve güvenlik hissi, sağlıklı bir özsaygının ve psikolojik dayanıklılığın temelini oluşturur. Oyun odasında kurulan güvenli ilişki, çocuğun hayatındaki tüm diğer ilişkilere yansıyarak bir iyileşme sağlar.