Çocuk Psikolojisi
Çocuk psikolojisi, çocukların doğumdan ergenliğe kadar olan dönemdeki duygusal, zihinsel, sosyal ve davranışsal gelişimini inceleyen bir psikoloji dalıdır. Bu alan, çocukların nasıl düşündüğünü, hissettiğini ve davrandığını anlamayı amaçlar. Ayrıca aile, okul ve çevre gibi etkenlerin çocuğun gelişimi üzerindeki etkilerini de araştırır. Kadıköy bağdat caddesi suadiye ergenlik çağındaki çocukların çok sayıda bulunduğu ve ergen çocuğa sahip ailelerin de olduğu konumdur. Bu konumda çocuk psikolojisi araştırmaları ve incelemeleri yoğunlukla olabilir. Çocuk psikolojisini anlamak bilmek ailelerin çocuklarıyla olan ilişkisini güçlendirir.
Çocuklarda İlişki ve Davranış Problemleri
Çocuklarda ilişki ve davranış problemleri, çocuğun oyun oynama biçiminde veya günlük davranışlarında yaşadığı zorlukları ifade eder. İlişki problemleri, çocuğun yaşıtlarıyla oyun kuramaması, paylaşmakta zorlanması, içine kapanması veya oyunda aşırı saldırgan davranması gibi durumları kapsar. Davranış problemleri ise öfke patlamaları, kurallara uymama, yalan söyleme veya başkalarına zarar verme gibi tutumları içerir.
Bu problemler, çocuğun duygularını ve ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde ifade etmekte zorlandığını gösterebilir. Erken fark edilip destek alındığında, çocuk daha sağlıklı davranışlar geliştirebilir ve duygularını daha iyi yönetmeyi öğrenebilir.
Okul Dönemi Zorlukları
Oyun ve davranış bozukluğu olan çocuklar, okul döneminde çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Ders sırasında kurallara uymakta zorlanabilir, öğretmenleriyle veya arkadaşlarıyla çatışmalar yaşayabilir ve öfke patlamaları sergileyebilirler. Grup etkinliklerine veya takım oyunlarına katılmakta güçlük çekebilir, paylaşım ve iş birliği gerektiren durumlarda sorun yaşayabilirler. Bu durumlar hem akademik başarılarını hem de arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, ailelerin ve öğretmenlerin çocukları anlayışla desteklemesi ve gerekirse uzman yardımı alması, çocuğun okul yaşamında daha sağlıklı uyum sağlamasına yardımcı olur.
Başlıca okul problemleri
Başlıca okul problemleri dikkat bozukluğu, dikkatini toparlayamama, dikkat eksikliği, hiperaktivite, sınıfta durmak istememe, ders çalışmak istememe, disiplin cezaları alma sayılabilir. Örneğin dikkatini toparlayamayan bir çocuk, öğretmenin yönergelerini kaçırabilir, sınavlarda soruları yarım bırakabilir veya ödevlerini tamamlarken zorlanabilir.
Hiperaktivite yaşayan bir çocuk derste uzun süre oturmakta güçlük çeker; sık sık yerinden kalkmak ya da sınıf içinde dolaşmak gibi davranışlar sergileyebilir.
Ders çalışmak istememe çoğu zaman başarısızlık hissi, motivasyon düşüklüğü veya öğrenme güçlüğüyle ilişkilidir; çocuk ders başına oturduğunda kısa sürede sıkılabilir ya da çalışmayı erteleyebilir.
Bu durumların sonucu olarak bazı çocuklar disiplin cezaları alabilir; örneğin uyarılar, sınıftan çıkarılma veya davranış raporları, yaşanan akademik ve duygusal zorlukların bir yansıması olabilir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
Nörolojik Bakış Açısı
Nörolojik bakış açısına göre DEHB, beynin yapısal ve işlevsel süreçlerindeki farklılıklardan kaynaklanan biyolojik bir durumdur. Bu yaklaşım, bozukluğun nörogelişimsel temelli olduğunu savunur.
Nörotransmitterlerde, özellikle dopamin ve noradrenalin düzeylerinde düzensizlik olduğu düşünülür. Prefrontal kortekste aktivite düşüklüğü veya gelişimsel gecikmeler görülebilir. Genetik aktarım güçlüdür ve belirtilerin genellikle erken çocuklukta ortaya çıkması beklenir.
Bu yaklaşımın müdahale yöntemleri arasında ilaç tedavileri, davranışsal müdahaleler, psiko-eğitim ve çevresel düzenlemeler yer alır.
Psikanalitik Bakış Açısı
Psikanalitik kuram, DEHB’yi yalnızca biyolojik değil aynı zamanda çocuğun duygusal gelişimi, içsel çatışmaları ve erken dönem ilişkisel deneyimleriyle bağlantılı olarak ele alır.
Dürtü kontrolündeki güçlükler içsel gerilim veya çatışmaların bir dışavurumu olarak yorumlanabilir. Hiperaktivite bazen kaygı, güvensizlik ya da ebeveynle olan bağlanma sorunlarıyla ilişkilendirilebilir. Dikkatsizlik, bilinçdışı bir kaçınma ya da zihinsel enerjinin başka alanlara yönelmesi şeklinde açıklanabilir.
Bu yaklaşımda oyun terapisi, psikodinamik terapi, aktarım ve karşı aktarım çalışmaları ile ebeveyn danışmanlığı öne çıkar.
Hangisi doğru?
İki yaklaşımı da doğru ve yanlış olarak değerlendirmek anlamlı olmaz. Hangisi doğru sorusundan ziyade şu sorulmalıdır? Hangisi öncelik? Bir çocuk sınav dönemindeyse ve sınava az kaldıysa ilaç kullanması tabi ki daha anlamlı olacaktır. Çünkü psikoterapi süreci zaman alan bir süreçtir. Nörolojik yaklaşım, DEHB’nin nedenlerini biyolojik temellerde açıklar; beyin işleyişi, nörotransmitter dengesizlikleri ve genetik faktörler ön plandadır. Psikanalitik yaklaşım ise çocuğun duygusal dünyasına, erken bağlanma süreçlerine ve bilinçdışı çatışmalarına odaklanır.
Nörolojik yaklaşım daha çok ilaç ve davranışsal düzenlemelerle çalışırken, psikanalitik yaklaşım uzun süreli içgörü yönelimli terapileri ve oyun terapisini temel alır.
Sonuç olarak, nörolojik bakış daha biyolojik ve yapısal süreçleri, psikanalitik bakış ise duygusal ve ilişkisel süreçleri merkeze alır. Her iki yaklaşım birlikte ele alındığında, çocuğun hem biyolojik hem de duygusal ihtiyaçları daha kapsamlı şekilde değerlendirilebilir.