Psikoterapide Etik İlkeler: Engel mi, İmkân mı?

Etik genel anlamda bir meslek dalının tüm mensuplarını ilgilendiren ve her birince uyulması gereken kurallar bütünü ve standartlardır. Nasıl ki trafik kuralları arabaların birbirine veya yayalara çarpmadan hareket etmesine olanak tanır, bunun gibi etik ilkeler de terapistlerin ve danışanların seanslarını en optimal düzeyde sürdürebilmelerine olanak tanır. Bu nedenle kurallar kısıtlama maksadı değil, sınırlar içerisinde sunulan hizmetin verimini artırmak amacına hizmet eder. Bu açıdan çalışılan yaş grubuna ve kullanılan yaklaşıma göre de değişmekle beraber çocuk-ergenle veya yetişkinle çalışan psikoterapistlerin uyması gereken temel ve özel etik ilkelerden söz edilebilir.

Temel etik kurallar nelerdir ve Ekollere göre neler değişir?

Her terapist aynı etik ilkelere göre mi hareket eder?

Aslına bakarsak hem evet hem hayır. Genel anlamda terapistler ruh sağlığı uzmanı (klinik psikolog-psikiyatrist-psikolojik danışman) olarak ortak paydada buluştukları etik ilkelere ve benimsedikleri ekollerce özel ilkelere sahiptirler. Yani temelde iştirak ettikleri standartlar bulunsa da uyguladıkları psikoterapi ekolünce ve çalıştıkları yaş grubunca ayrıştıkları özel noktalar mevcuttur.

Ekollerden bağımsız olarak genel anlamda;

Terapistler kendi tanıdıklarına bu hizmeti sunamazlar. Bunun birçok sebebi olsa da temel olarak ilişki dinamiklerinin arkadaş, eş, dost veya akraba olmaları nedeni ile belli başlı yaşanmışlıkları ve ön kabulleri içermesinin terapisti ve danışanı daha taraflı bir tutumda tutabileceğinden terapistin nesnelliğine zarar verebilir dolayısıyla verilen hizmeti “zarar vermeme” ilkesine aykırı bir hale getirebilir.

Terapistler seans dışında görüşme yapamazlar. Bunun en temel sebebi terapinin sağlıklı olabilmesi adına gereken şartların terapi dışında sağlanamamasıdır. Terapist danışan için bir tanıdık veya arkadaş değil terapisttir. Eğer bu terapist-danışan ilişkisi farklı bir boyuta evrilirse terapi süreci sekteye uğrayabilir bu da terapistin etkinliğine engel olabilir.

Görevini kötüye kullanmaktan kaçınırlar, danışana yalnızca merak ettiği için sorular yöneltmezler. Sordukları sorular ve kullandıkları tekniklerde danışanın psikolojik faydası ve en yüksek yararını hedeflerler. Bununla beraber yine aynı amaç uğruna sadece eğitimli olunan teknikleri ve ekolleri uygularlar. Yetkin olmadıkları alana ihtiyaç duyan danışanı ilgili meslektaşlarına yönlendirirler.

Terapistler seans odasında konuşulanları süpervizörü dışında 3. Kişilerle paylaşamazlar. Oda içinde konuşulanlar gizlilik ilkelerine tabidir. Danışanın paylaştığı her bir detay danışana ait kişisel bir veridir. Bu nedenle terapist bu verileri korumakla da görevlidir.

Terapistler yönlendirmede bulunamazlar. Danışanlarının herhangi bir dini veya dünyevi görüşünü, politik veya ahlaki tutumunu yadsıyamaz; değiştirmeye veya yönlendirmeye çalışamaz. Bu noktada terapistin kendi alanında neye inandığı ve neyi benimsediği danışanla farklı olsa dahi bu tutum seansın şekline, gidişatına negatif bir etkide bulunamaz.

Psikoterapi Ekollerinin Özelleştiği alanda ise;

Psikanalitik/Psikodinamik Terapide: çalışan bir terapistin kendi kişisel duygularını sürece karıştırmaması ve bunları analiz edebilmesi gerekir. Sınırlar yani “analitik çerçeve” kapsamındaki; süre, ücret, mekân gibi etmenler titizlikle gözetilir. Bu nedenle seansa geç kalınması da seans içerisinde analiz edilmek üzere konuşulabilir.

Aile ve Çift Terapisinde: Bir aile üyesinin paylaştığı bilginin diğerleriyle ne şekilde paylaşılacağı konusunda net sınırlar ve önceden anlaşılmış kurallar gerekir. Terapist yalnızca bir tarafın yanında görünen değil, sistemin taraflarını beraberce dengeleyen tarafsız bir roldedir.

Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapide: Geçmişten ziyade mevcut yaşantıların ele alınması söz konusudur. Bu durum ekolün, danışanın sorunlarından çok kaynaklarına ve güçlü yanlarına odaklı bir çalışma yürütmesinden kaynaklıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapide: Bilgilendirilmiş onam alınarak, danışana bu yöntemin bilimsel temelleri, teknikleri ve beklentileri açıkça anlatılır. Süreç esnasında “gizli teknik” uygulanmaz yani şeffaflık söz konusudur. Bu ekolde terapist öğreten/uzman rolündedir, danışanla iş birliği içinde süreci ilerletir.

Şema Terapide: Sadece empatik bir destek değil gerektiğinde sağlıklı bir yüzleştirme de terapistin etik sorumluluğudur. Danışanın kırılgan şemalarının tetiklenmeden onarılabilmesi için güvenli ortam şarttır. Terapist danışana sağlıklı ebeveyn deneyimi sunar ama bu esnada danışanın terapiste bağımlı olmasından kaçınılır.

Çocuk-Ergen Terapisinde: Çocuk ve ergenler henüz yetişkin olmadıkları için ebeveynler ve bazen okul gibi üçüncü taraflar sürece dahil olabilmektedir. Bu noktada çocuğun mahremiyeti ve güvenliği arasında bir denge kurulur. Olası bir kendine veya ötekine zarar verme, şiddet ve istismar durumlarında 3. Taraflarla iletişime geçilebilir. Öte yandan terapi, ailenin çocuk adına tercihlerinin gerçekleştirildiği bir alan değil, çocuğun en yüksek yararının gözetildiği bir süreç yürütülür.

Terapi Hizmeti alan kimseler için etik kurallar neden önemlidir?

Tüm bunlardan yola çıkarak psikoterapideki etik ilkeler her ne kadar ilk bakışta kimisi için anlamsız, gereksiz veya ilişki kurmaya engelmiş gibi görünse de aslında talep edilen terapi hizmetinin mümkün olan en verimli ve sağlıklı şekilde gerçekleştirilebilmesi adına bir çerçeve teşkil eder. Etik ilkeler, birçok farklı açıdan danışana bakan boyutlara sahiptir. Nihayetinde ameliyatlarda steril bir ortamda, hastanın uykusu ve beslenmesi gibi çeşitli faktörlere belirli şartlar çerçevesinde gerçekleştirilir. Çocuk, ergen ve yetişkin psikoterapisi de ruhsal ve psikolojik müdahalelerin en uygun şartlarda yerine getirilebilmesi için gereklidir.

Uzman Klinik Psikolog Emrehan Mutlu
Stajyer Psikolojik Danışman Enver Deprem

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir